1 Ara 2008

SEVİYORSAN EĞER.....!

Sevgili Karıcığım,
İlk tanıştığımız günden, SENİ kaybedinceye kadar;
İşe giderken aceleden, işten eve geldiğimde yorgunluktan SENİNLE yeterince ilgilenemediğime,
Sözleştiğimiz saatlere uymayarak SENİ beklettiğim zamana,
SEN konuşurken konuyu sonuna kadar dinlemeden sözünü kestiğime,
Doğum ve evlenme yıldönümü kutlamalarının çoğunu ‘daha sonra’ diyerek, SENİN hazırlıklarını dikkate almadan ertelediğime,
SANA zaman zaman ters baktığıma, kaşlarımı çatarak hiddetlenip SENİ ürperttiğime,
Özel ilgi beklediğin an ve zamanları fark etmediğime, umursamadığıma,
Hamilelik ve rahatsız olduğun dönemlerde yeterli ilgi ve şefkati SENDEN esirgediğime,
Bayramlarda ve özel günlerde SENİN arkadaş ve akrabalarına benden yapmamı beklediğin kadarını yapmadığıma,
Benim iyiliğim, mutluluğum, sağlığım için dikkatin, itinan ve fedakarlıklarına yeterince teşekkür etmediğime,
Aslında SANA içimdeki SEVGİMİ yeterince haykırırcasına hissettirmediğime,
Seni doya doya sevmeyi ertelediğime PİŞMANIM,
Allah’tan rahmet diliyorum, nur içinde ol!

Kocan M. Cihangir Hür


Benim pişmanlıklarımı bu yazıyı okuyanların duymaması için, eşlerin birbirine yeterince ilgi göstermelerini ve benim eşime rahmet dileyip Fatiha okumalarını dilerim.
Yukarıdaki yazı, rahmetli Beyhan Hür’ün (1956-2006) Yeni Asır gazetesinde yayınlanmış ölüm ilanıdır.

***************

‘Günümüzde kocanın sağduyusu çok sayıda evliliğin fiyasko ile sonuçlanmasının başlıca nedenidir. Bir kadının, kendisine tamamen akılcı bir varlıkmış gibi davranan bir adamla mutlu olması nasıl beklenebilir?’ sözü çok sevdiğim sözlerdendir ve İrlandalı yazar Oscar Wilde’ a aittir.

***************

Ben, sevgiden, aşktan hoşlanmayan,
Dokunmaktan, dokunulmaktan zevk almayan,
‘Seni seviyorum’ u duyduğu zaman koltukları kabarmayan, sevdiğine daha bir sıkı sarılmayan,
Ne kadar güçlü olursa olsun yaslanacak bir omuza ihtiyacı olmayan,
Evdeki huzurunu hiçbir şeyle değişmeyen,
Pırlantalar, yatlar, katlar yerine ağladığında saçını okşayan bir sevdiği olmasını tercih etmeyen,
Uykusundan öpülerek uyandırılmak istemeyen,
Sabahları, sevdiğinin gülümseyen dudaklarından dökülen ‘günaydın’ la güzel bir güne başlamayan, mutlu olmayan bir kadın tanımadım.

***************

Peki ya erkekler?
Aslına bakarsanız ölesiye sever Türk erkeği, ‘tya onunsundur ya kara toprağın’ ??? … Ama dile getirmez sevgisini. ‘Ağır abi’ dir O. Zaten karşısındaki kadın sevildiğini biliyordur, erkek sevmese bir dakika durur mu yanında? Ne gereği vardır erkeğin sevdiğini dile getirip söylemesine?…

Peki, gerçekten bu kadar zor mu sevdiğini göstermek?
İnsan, eğer gerçekten seviyorsa güzel cümleler, ufak tefek sürprizler, sıcacık ve içten sarılmalar, dokunuşlar zor mudur?
‘Yanındaysam bu sevdiğim içindir ve karşımdakine yetmelidir’ inanışı doğru mudur?

***************

Madem seviyorsunuz, söyleyin sevdiğinizi. Bütün gün ne sözcükler sarf ettiğinizi düşünürseniz karşınızdakini mutlu edeceğini bildiğiniz iki güzel kelimenin lafı mı olur?

Hem ‘son pişmanlık neye yarar?’

Ertelemeyin sevmeyi…

Hiç yorum yok: