
Ey insanlar... Küçücük bir canlı iken heyecanlı ve telaşlı bir yolculuktan sonra büyük defalarca büyük yumurtaya dar bir menfezden geçerek girdin... Vaktin gelince de oradan istemeyerek dünyaya geldin... Cebri bir yolculuğa çıkmış bulunuyosun. Kimseyle pazarlığa oturmadan geldiğin bu dünyadan yine pazarlıksız olarak kabir kapısından geçip gideceksin... Anne karnında - karanlıkta olsa - rahatın iyi idi. Ayrılmak istemedin, sancı verdin, dünyaya ağlayarak geldin... Daha sonra gördün ki daha güzel bir yerdesin, susup gülmeye başladın. Buradan giderken de ağlıyorsun, fakat ağlama. Dünyaya nisbetle dar ve karanlık olan anne karnından çıktığın gibi ahirete nisbetle dar ve sıkıntılı olan dünyadanda ayrılıyosun. O halde ağlamanın manası yok... Çünkü gideceğin yer aydınlık ve rahattır... Orada sıkıntı eza ve cefa görmeyeceksin... Artık o alemde eskimek , pörsümek ve ihtiyarlamak yok... Orası vuslat ülkesi... Oraya kavuşmak için yolculuğun erkenına riayet gerekli... Kranlık tünellerde önünü aydınlatan bir ışığın , şaşmaz ve şaşırmaz bir rehberin olmalı... oO zaman bu tatlı yolculukta selamete gidebilir , emnu eman içinde altından ırmaklar akan saraylara gidebilirsin...